ekavbanner1.jpg.jpg

Mario Prassinos Doğduğu Semt Pera’da! | Pera Müzesi

97 B izlenme  
4.11.2020
Bir Sanatçının İzinde: İstanbul-Paris-İstanbul
Mario Prassinos Doğduğu Semt Pera’da!
25 Mayıs – 14 Ağustos 2016
Pera Müzesi
 
Pera Müzesi, 25 Mayıs – 14 Ağustos 2016 tarihleri arasında “Mario Prassinos, Bir Sanatçının İzinde: İstanbul-Paris-İstanbul” sergisi ile sanat yaşamına 20. yüzyıl avangartları arasında Paris’te başlayan Mario Prassinos’u ağırlıyor. Sergi, 20. yüzyılın bu özgün ve Türkiye için gizli kalmış sanatçısını, doğumunun 100. yılında, doğduğu semt Pera’da sanatseverlerle buluşturuyor.
 
Sergi, İstanbul’da Rum kökenli sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Mario Prassinos’un (1916-1985) resimlerinden kitap illüstrasyonlarına, dokuma örneklerinden gravürlere uzanan farklı teknikteki eserlerini bir araya getiriyor. Seza Sinanlar Uslu küratörlüğünde, uzman Catherine Prassinos ve danışman Thierry Rye ile hazırlanan, Prassinos’un çarpıcı ve özgün karakterini, sürrealizmle başlayıp realist bir anlayışa yönelen üslubunu ortaya koyan sergide, Prassinos’un İstanbul’dan izler taşıyan eserleri de yer alıyor.
 
Prassinos’un, yaşamının son beş yılında yazdığı yarı otobiyografik, yarı kurmaca kitabı “Dövmeli Tepe”de sanatçının Pera bölgesinde, sanatla iç içe yaşayan bir ailenin çocuğu olarak geçmişi, savaş sonrası İstanbul’undan belleğinde kalan anıları yer alıyor.
 
Türk Peyzajları ile Geçmişe Dönüş
 
Özellikle 1970’lerde resmettiği Türk Peyzajları ile öne çıkan sanatçı, bu seri ile ilgili şu notları düşüyor: “Bu manzaralarda hep bir ağaç ya da ağacı simgeleyebilecek bir şey (...) var. Bu, çocukluktan bir anı. İstanbul’un çevresindeki kırlık alanlar nispeten düzdür, yer yer birbirinden ayrı ağaç grupları vardır üstünde. Bir ağacın, ışığı arkasına almış bir ağacın kestiği o ufuk imgesini yeniden ele almak istedim.”
 
Prétextat ve Pèretextat portrelerinden sonra oluşturduğu Türk Peyzajları serisi, sanatçının belleğindeki geçmişe ait izlerin bir yansımasıydı; çocukluğuna ve doğduğu yere ait, belleğindeki saklı görüntü ve anıların şekillendiği, karanlık ve sessizliğin merkezinde ağaçların yer aldığı, siyah beyaz ve fonda turkuaz renklerinin hakim olduğu bir görüntüler örgüsüydü. 1976 yılında Paris Galerie de France’ta ilk Türk Peyzajları özel sergisini açtı. Diğer sergi, 1980 yılında Paris, Grand Palais’de gerçekleşti. La Colline Tatouée (Dövmeli Tepe) isimli yarı biyografik yarı kurmaca kitabı yazdığında, tüm yaşamını yeniden gözden geçirme ve belleğindeki anıları okuyucuyla paylaşma fırsatı buldu.
 
Sanatçının kızı ve eserlerinin uzmanı Catherine Prassinos, sanatsal ve bilimsel danışman Thierry Rye, serginin küratörü Seza Sinanlar Uslu ve Enis Batur’un da katkılarıyla hazırlanan yayın da sergiye eşlik ediyor.
 
“Mario Prassinos: Bir Sanatçının İzinde, İstanbul-Paris-İstanbul” 14 Ağustos 2016 tarihine dek görülebilir.
 
 
 
İstanbul’dan Paris’e Uzanan Yol
Mario Prassinos (1916-1985)
 
Mario Prassinos, 1916 yılında İstanbul’da Pera semtinde doğdu. Sanatçı ailesiyle birlikte, 6 yaşında iken önce Nanterre’e sonra da Paris’e yerleşti. 1932-1934 yılları arasında Clément Serveau’nun resim atölyesinde çalışmaya başladı. Bu yıllarda tüm dünyada, plastik sanatlar ve edebiyat başta olmak üzere farklı disiplinleri etkisi altına almış ve geniş bir coğrafik alana yayılmış olan sürrealizm ile tanıştı. André Breton, Paul Éluard, René Char, Benjamin Péret ve Man Ray ile temasa geçti. Bu saygın entelektüel çevre içinde kendini resimleriyle gösterme imkanı buldu. Portre serilerini bu dönemde gerçekleştirdi. Eserlerinin yer aldığı ilk sergi, 1937’de Paris’te Galerie Billiet-Vorms’de açıldı. Adam, Dali, Grosz, Humblot, Masson ve Picasso’nun da dahil olduğu 24 sanatçı içinde öne çıkan isimlerden biri oldu. Bu sergi, sanat yaşamında önemli bir çıkış noktası idi.
 
İlk kişisel sergisi 1938’de aynı galeride açıldı. Sergide yer alan eserler arasında köşeli geometrik formların belirgin olduğu figürlü, keskin hatlı, lekelerle verilen doluluk ve boşluklardan oluşan küçük yağlıboya kompozisyonlar öne çıktı. II. Dünya Savaşı sırasında tuval resimlerine devam etti. Bu dönemde soyutlama denemelerine başlamakla birlikte sürrealizmi terk etti ve üslubu daha özgün bir çizgiye doğru değişim gösterdi. Bu dönemde yaptığı naif portreler, 1944 yılında Galerie de la Pléiade’da da açılan ikinci kişisel sergisinde izlendi. Aynı dönemde Henri Parisot’nun editörlüğünü üstlendiği Louis Buñuel’in filmiyle aynı adı taşıyan L’age d’or (Altın Çağ) edebiyat serisinin kitap kapaklarını hazırladı, Benjamin Péret, Jacques Prévert, Hans Arp ve Lewis Caroll gibi sürrealist yazar ve şairlere ait kapak illüstrasyonları yaptı. Aynı zamanda kostüm ve dekor tasarımları gerçekleştirdi. Avignon’a seyahati, önünde yeni bir keşif alanı açtı, artık tabiatın sunduğuna yönelme zamanıydı, peyzaj ve dokumalar yapmaya başladı.
 
1958 yazında Spetses adasında Cyprès (Servi Ağaçları) serisine başladı. İstanbul günlerine de gönderme yapan bu işler, Türk Peyzajları ve Ağaçlar serilerinin de hazırlık sürecini oluşturdu. 1950-1960 yılları arası, tuval ya da kâğıt üzerinde mürekkep ve yağlıboya çalıştığı, gravür ile dokuma gibi farklı tür ve tekniklerde eserler ortaya koyduğu hayli üretken olduğu bir dönemdi. 1960 yılı biterken Fransa’nın en büyük sanat ödüllerinden Chevalier des Arts Lettres madalyası aldı, farklı şehirlerde açtığı sergilerle uluslararası bilinirliğe ulaştı. İlerleyen dönemde gravür ve serigrafi çalışmaları gerçekleştirdi.
 
Müzik: Müzikotek
 
Devamı

Seçtiklerimiz