Paris’teki Fondation Louis Vuitton, 9 Nisan – 31 Ağustos 2025 tarihleri arasında David Hockney’in “DAVID HOCKNEY 25: Do Remember They Can’t Cancel The Spring” başlıklı kapsamlı retrospektif sergisine ev sahipliği yapıyor.

Fondation Louis Vuitton’un Sanat Direktörü Suzanne Pagé’nin baş küratörlüğü ve Sir Norman Rosenthal’ın konuk küratörlüğünü üstlendikleri sergi, sanatçının kişisel arşiviyle uluslararası müze ve koleksiyonlardan ödünç alınan eserleri bir araya getirirken Hockney'in 1955'te Bradford’daki öğrencilik yıllarından başlayıp 2025 tarihli son otoportresine kadar uzanan üretim çizgisi, 400’ü aşkın yapıtla kronolojik olmayan, tematik bir kurguyla izleyiciye sunuluyor. Resim, çizim, dijital görüntü, video ve enstalasyon gibi farklı mecraları bir araya getiren sergi, hem tanıdık imgelere hem de sanatçının az bilinen yönlerine alan açıyor.
Kalabalık prodüksüyon ekibine rağmen sanatçı da sergi hazırlıklarının her aşamasıyla bizzat ilgilendi; tematik bölümlerin yapısını ve mekânların düzenini, uzun yıllardır birlikte çalıştığı Jean-Pierre Gonçalves de Lima ve Jonathan Wilkinson’la birlikte belirledi.

David Hockney, Portrait of an Artist (Pool with Two Figures), 1972, Tuval üzerine akrilik, 213.36 x 304.8 cm
Suyun Hafızası, Baharın Direnci
Serginin ilk bölümü, sanatçının 1950’lerin sonlarından 70’lere uzanan gelişimini izliyor. Hockney’nin, modern sanat tarihine kazınmış Kaliforniya dönemine ait havuz sahnelerinin yanı sıra genç Hockney’in figüre yaklaşımındaki dinginliği ortaya koyar ikonik portreleri burada öne çıkıyor.
1980’lerden itibaren peyzaj, sanatçının üretiminde merkezi bir yer tutmaya başlıyor. Doğa karşısındaki gözlemi, özellikle Yorkshire, Londra ve Normandiya’da geçen son 25 yıla odaklanıyor. Roma Yolu’nda Mayıs Çiçekleri (2009) gibi işlerde baharın geçiciliği değil, sürekliliği vurgulanıyor. Sanatçı için bu, neredeyse politik bir tema: “Bahara engel olamayacaklarını unutmayın” cümlesi, serginin hem açılış sloganı hem de güncel çağrışımlara açık bir dipnot.

David Hockney, Roma Yolunda Mayıs Çiçekleri, 2009, 8 Tuval üzerine yağlıboya 182.88 x 487.7 x 0 cm
Sergi alanının üst katında yer alan Normandiya bölümü özellikle dikkat çekici; sanatçının 2020 boyunca her gün kaydettiği manzaralar, mevsim geçişlerini bir tür doğa günlüğü hâline getiriyor. Özellikle Galeri 6’daki akrilik resimler, Van Gogh etkisini anımsatsa da Hockney’in çizgi ve renk kullanımı, izleyiciyi bir tekrardan çok, istikrarlı bir devamlılık düşüncesine yönlendiriyor.
Çizgiden Piksele: Dijital Yüzler
2000’li yıllarla birlikte Hockney, teknolojik araçları görsel üretimin merkezine alıyor. Bu bölümde iPad ile yapılmış yaklaşık 60 portre yer alıyor. Portreler iPad üzerinde dijital olarak üretilmiş olsa da geleneksel sergileme teknikleriyle izleyiciye sunuluyor. Bu işler, medyumun değişmesine rağmen sanatçının bakışının sabitliğini koruduğunu gösteriyor: bir dostun yüzündeki kasılma, bir çiçeğin eğimi ya da kendi ifadesindeki durağanlık, aynı dikkatle izleyiciye sunuluyor.

Atıflar ve Anılar: Son Katmanlar
Serginin son bölümü, sanat tarihine açık göndermeler içeriyor. Çin Seddi (2000) gibi yapıtlar, sanatçının Fra Angelico’dan Picasso’ya uzanan bir yelpazede kurduğu tarihsel diyalogları açığa çıkarıyor. Bu bölüme sanatçının evini anımsatan bir dans salonu da eşlik ediyor; dönemsel olarak performanslara ev sahipliği yapacak mekân, Hockney’in opera sevgisine bir selam niteliğinde.
Final oda, 2023’ten bu yana Londra’da üretilen işleri bir araya getiriyor. Edvard Munch ve William Blake’e doğrudan atıf yapan yeni resimler, Hockney’nin biçimsel olarak daha özgürleştiği ve figüratif anlatı ile mistik soyutlama arasında gidip geldiği bir dönemi temsil ediyor. Bu bölümdeki son otoportre, sanatçının kendi varlığını zaman karşısında sorgulayan bakışını özetliyor.
Bir Sanatçının Mevsimleri
David Hockney’in retrospektif sergisi, yetmiş yıla yayılan üretimini hem tarihsel hem güncel bağlamda yeniden değerlendirmeye açıyor. Sergi, sanatçının zamanla kurduğu ilişkiyi; biçim, teknik ve bakış açılarındaki dönüşüm üzerinden izleme olanağı sunuyor.

Hockney, figüratif resmi, modernizmin soyutlamaya yöneldiği bir dönemde ısrarla sürdürdü. Sanat tarihine yalnızca bir stil veya dönemle değil, sürekli değişen mecralara verdiği yanıtla dahil oldu. Litografi, polaroid kolaj, dijital çizim ve iPad resimleri gibi çeşitli araçlar kullansa da, odak noktası hep aynı kaldı: görme biçimlerini sorgulamak ve resmin düşünsel olanaklarını genişletmek.

Bu sergi, sanatçının kariyerine bütünlüklü bir bakış sunarken, onu 20. ve 21. yüzyıl sanatında kendine özgü bir yere yerleştiriyor. Hockney, hem klasik sanat gelenekleriyle kurduğu açık referanslarla hem de yeni teknolojileri üretim pratiğine entegre etme biçimiyle, çağdaş resmin yönünü etkileyen figürlerden biri olarak öne çıkıyor. Zaman, mekân ve doğaya yönelik tutarlı ilgisiyle, Hockney’nin sanatını yalnızca kişisel bir anlatı değil; aynı zamanda görsel kültürün dönüşümüne tanıklık eden bir belgeleme niteleği kazandırıyor. Fondation Louis Vuitton’daki bu sergi, yalnızca bir sanatçının üretimini değil, çağdaş sanatın geçirdiği yapısal değişimleri de izleyiciye açık biçimde sunuyor.
20 saat önce
Melek Zeynep Bulut'tan "Açık Anıtlar" Design Museum’da
2 gün önce
Göbeklitepe'de Perdeler Aralanıyor
2 gün önce
Miami Art Week 2025: Miami'de Küresel Sanat Zirvesi
2 gün önce
IAAF İstanbul'un 6. Edisyonu Sanatseverlerle Buluşuyor
3 gün önce
Ayın Kitabı: Rick Rubin'den "Yaratıcı Eylem: Bir Var Olma Biçimi"