f7c849f2-0101-48db-a188-b74f67246675.jpg

Leyla Gencer: Primadonna ve Yalnızlık | Yazan Ayca Güney

Ayca Güney

5 yıl önce

Leyla Gencer Türk opera sanatçısıdır. 20. yüzyılın en önemli sopranolarından birisi olarak görülür. Batı ülkelerinde "La Diva Turca", "La Gencer", "La Regina" olarak ün yapan; Milano, Roma, Napoli, Venedik, Viyana, Paris, San Francisco, Köln, Buenos Aires, Londra, Rio de Janerio, Bilbao, Chicago"da sanatını dinleten; Lucia"nın, Norma"nın, Lady Macbeth"in, Queen Elizabeth"in, Filoria Tosca"nın, Lucrezia"nın, Madam Butterfly"ın, Alceste"nin, Aida"nın, Violetta"nın, Leonora"nın "Leyla la Turca"sı soprano Leyla Gencer, hem seçkin opera sahnelerinde hem resitallerinde hayranlık uyandırmış sanatçılardandır. Opera repertuarı 23 bestecinin 72 yapıtını kapsamıştır.

Leyla Gencer 1928'de Polonezköy'de doğdu. Babası Safranbolulu köklü Müslüman bir ailenin oğlu olan Hasanzade İbrahim Bey, annesi Polonyalı Katolik bir ailenin kızı olan Alexandra Angela Minakovska'dır. Ailesi sonradan Çeyrekgil soyadını aldı. Annesi, İbrahim beyle evlendikten sonra Müslüman olup Atiye adını aldı. Gencer ileriki yıllarda bir röportajında "Müslüman ve oryantal bir altyapıdan geliyorum" demiştir.
Babası İbrahim Bey, ağabeyi Hüseyin Çeyrekgil ile çiftçilik, balıkçılık, taşımacılık ve Çubuklu suyunun işletmesini yapıyordu; ayrıca Lale Sineması"nın işletmesini üstlenmişti ve Karaköy"de hanları bulunuyordu. Leyla, babasını genç yaşta kaybetti. 1946'da varlıklı bir bankacı olan İbrahim Gencer ile evlendi ve Gencer soyadını aldı.
 
Leyla Gencer, İstanbul İtalyan Lisesi'ni bitirdi ve bir süre İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda şan eğitimi aldı. Konservatuarda, Fransa'nın önde gelen hocalarından Reine Gelenbevi, ünlü orkestra şefi Muhittin Sadak ve besteci Cemal Reşit Rey'in öğrencisi oldu. Ankara Devlet Konservatuarı'nda ders vermek üzere Türkiye'ye gelen ünlü İtalyan soprano Giannina Arangi-Lombardi ile tanıştıktan sonra İstanbul'daki konservatuar eğitimini yarıda bırakarak çalışmalarını Ankara'da onun özel öğrencisi olarak sürdürdü. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun (opera da tiyatroya bağlı idi) korosuna girdi. Hocası Arangi Lombardi, bir yıl sonra kızını ziyaret için gittiği İtalya'da hastalanarak hayatını yitirince çalışmalarını İtalyan bariton Apollo Granforte ile sürdürdü.
 

Primadonna kime denir? Opera sahnelerinde başrol oynayan kadın sanatçılara mı? Bu yanıt kısmen doğru; çünkü her başrol oyuncusu, primadonna olamaz. Kişilik, karizma, geniş bir izleyici kitlesini etkileme ve peşinden sürükleme gücü, dünyanın en büyük, en seçkin tiyatrolarında sahneye çıkabilme, az sayıda konser ve temsille sınırlı kalmayıp zirvede geçirilen uzun yıllar, kendisinden sonra gelen nesillerin bile aşamadığı üstün başarılar bu unvanı kazanmada tayin edicidir.
 
Peki, nasıl primadonna olunur? Ses ve yetenek yeterli mi? Elbette hayır… Sayıları oldukça az gerçek primadonnaların ‘olmazsa olmaz’ bu özelliklerinin yanı sıra sın derece zeki ve duygu yüklü olduklarını, kişisel yaşamlarında her şeyi bir kenara itip büyük özverilerde bulunduklarını, kendilerini salt işlerine, sanata adadıklarını biliyoruz.
 

Leyla Gencer evrensel boyutta kariyer yapmış, La Scala’da yani opera dünyasının tartışmasız en önemli kurumunda-elli yıl baş tacı edilmiş, hala önünde saygıyla eğildiğimiz ve her zaman eğileceğimiz, ülkemizin yetiştirdiği efsanevi bir sanatçı. Kendine özgü yorumlarıyla, üstün oyunculuğuyla, hayat verdiği karakterlere kattığı farklı boyutlarla seyircide hep hayranlık uyandırdı, opera sanatçılığının sadece ses ve teknikten ibaret olmadığını kanıtladı.
 



Araştırmacı kişiliğiyle arşivlerde, kütüphanelerin tozlu raflarında sıkışıp kalmış birçok operayı buldu, yeniden yorumlayarak tiyatroların repertuvarlarına kazandırdı. Gençlere ışık tuttu, akademi kurdu. Kendini onların eğitimine adadı. Yarışmalarla yollarını açtı, yeni yıldızların doğmasını sağladı.





Peki bunları yaparken bedel ödemedi mi hiç? Ödedi elbet; hem de çok… Her gerçek primadonna gibi o parıltılı dünyanın gerisinde, fevkalade yoğun bir çalışmaya, sahnede durmaksızın verilen sınavlara karşı dayanıklı olma çabasına, evde ya da otel odalarında, hep araştırarak, öğrenerek geçirilen yalnız günlere, gecelere dayalı bir yaşam sürdü. Vatanından, ailesinden, dostlarından, eşinden uzaktaydı. Leyla Gencer’in hayatında her şeyden önce sanatı vardı. Kendini ona adamıştı.





İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın düzenlediği Leyla Gencer: Primadonna ve yalnızlık sergisi, ölümünün onuncu yıldönümünde büyük Soprano Leyla Gencer’in yaşamına samimi bir bakış açısı sunarken sanatçının incelikli, duygu dolu kişiliğine saygı duruşunda bulunuyor. Prof. Yekta Kara’nın, Leyla Gencer’in kişisel eşyalarından hazırlandığı özel bir seçkiyi, büyük sopranonun yaşamının farklı kesitlerinden kayıtlarla bir araya getirdiği sergi, Borusan Müzik Evi’nde 10 Ekim’e kadar ziyaret edilebilir.


 

Yazı ve Fotoğraflar: Ayca Güney
İKSV’nin basın bülteninden yararlanılmıştır.

 



En Çok Okunanlar