f2af643b-1f2b-4576-a0c7-c8029d8139a4.png

Pop Up Söyleşiler : Yeni Nesil Sanatçı Platformu BASE İstanbul | Yazan Hazal Gençay

Hazal Gençay

5 yıl önce

Türkiye’nin yeni sanatçı platformu BASE Istanbul, yeni nesil sanatçı adaylarını sanat profesyonelleri ve sanatseverlerle bu yıl ikinci kez buluşturdu. Birçok küratör, galerici, koleksiyoner ve sanatçının da konuşma programı dahilinde etkinlik süresince yer aldığı BASE, Türkiye'deki tüm Güzel Sanatlar Fakültelerinden yeni mezun olmuş sanatçı adaylarına büyük bir mezuniyet sergisi olma niteliği taşıyan bir platform. Bu yıl 20-23 Aralık 2018 tarihleri arasında Galata Rum Okulu'nda gerçekleşen BASE için bir pop up söyleşi dizisi gerçekleştirdik. BASE’in kurucularından Ali Kerem Bilge, küratörü Derya Yücel ve seçici kurulunda yer alan Ferhat Özgür, İnci Aksoy ve Başak Doğa Temur’la yaptığımız söyleşilerde Türkiye’nin sanat geleceğine dair ipuçlarını bulabilirsiniz.



 

ALİ KEREM BİLGE
BASE Yöneticisi
 
Bu yıl ikincisini düzenlediğiniz Base, sanat profesyonelleri ve yeni mezun sanatçı adaylarını biraraya getiriyor. Birçok açıdan motive edici olan bu girişimde sizin motivasyon kaynaklarınız neler?
 
Her jenerasyon farklı algılıyor dünyada olup bitenleri ve o algı nasıl bir sanatsal yaratıcılığa doğru akıyor sürekli takip etmek lazım. Sanatçıların üretimlerinde nasıl malzemeler kullanacağını, hangi konuları işleyeceğini görmek büyük bir motivasyon. Türkiye’deki yetenekli potansiyele sahip geleceğimiz olacak kuşağın mezun olduğu aylarda hayatıyla ilgili kritik bir kararı verirken bir destek görmesini istedik. Türkiye’nin tüm şehirlerinden tanımadığımız sanatçıları onlara yardım edebilecek sanat profesyonelleriyle bir araya getirip birbirlerinden beslenmelerini sağlayabilecek bir platform oluşturabilmiş olmaksa en büyük motivasyon kaynağımız.
 
Türkiye'nin en batısından doğusuna güzel sanatlar fakültelerinden yeni mezun olmuş sanatçı adaylarının işlerini gözlemleme fırsatınız oluyor. Genel bir değerlendirme yaparsak Türkiye'yi sanat alanında nasıl bir gelecek bekliyor?
 
Pozitif bakmayı seven bir insanım. Türkiye’nin sosyolojik, politik, ekonomik çalkalanmaları her ülkede var. Sanatsal üretime, eğitim kurumlarımıza, koleksiyonerlere baktığınız zaman umutsuz olabilecek birşey görmüyorum. Elimizde büyük bir data bulunuyor ve Türkiye’nin güzel sanatlar fakültelerinden mezun olacak öğrencilerinin tahmini üçte ikisinden başvuru alıyoruz. Video ve seramiğe farklı departmanlarda okuyan öğrenciler tarafından yoğun bir ilgi olduğunu görüyoruz. Yağlıboyaya daha az ilgi gösteriliyor ama bu yönelimlerin geçici ve dönemsel olduğunu düşünüyorum.
 
Base gibi bir platform kurma fikri nasıl ortaya çıktı ve sürdürülebilirliği konusundaki eylemlerinizden bahseder misiniz?
 
Ben ikinci kuşak bir koleksiyon temsilcisiyim ve koleksiyonu yönetip zenginleştirecek kuşak olarak bir yurtdışı tecrübesine ihtiyaç duydum. Base de benim yurtdışındaki galeri, koleksiyoner ve sanatçı ilişkilerini tecrübe ettiğim Amerika deneyimim sonucunda doğdu. Genel olarak Base’i kendi imkanlarımızla yapıyoruz. Bazı markalardan destekler de alıyoruz çünkü Türkiye’de yaratıcılık ve sanat konusunda sosyal olarak değişim sağlayabilecek etkenlerden biri olarak görüyorlar Base’i. Mümkün olduğu kadar işin finansal bütçesini bir araya getirip destekleri de arttırarak her yıl yapmayı arzu ediyoruz.
 
Base'in yıllık planlamasını yaparken programda dikkat ettiğiniz noktalar ve olmazsa olmazlarınız nelerdir?
 
İnsanların sanatçıların işleriyle bir araya gelirken deneyimsel olarak da hoşuna gideceği mekanlarda olmak istiyoruz ve muhtemelen gelecek sene daha farklı bir mekanda bir araya geleceğiz. Konuşma programımız Türkiye’de insanları bir araya getirmesi konusunda çok pozitif bir etki yarattı dolayısıyla konuşma programımızı da yine her sene gerçekleştireceğiz. Her sene tüm okullarımızdan ve son sınıftaki mezun olacak olan öğrencilerden işlerini sabırsızlıkla beklemek olmazsa olmazımız ve biraz da yapmak istediğimiz yurt dışı ile ilgili planlarımız.
 
İçinde olduğumuz ekonomik durum sebebiyle genç sanatçıların üretim yapması oldukça zorlaştı. Üretimi desteklemek için kamu ve özel sektöre önerileriniz neler?
 
Geçen sene Base’e katılan çok değerli sanatçılarımızdan bazıları dünyada kabul edilmesi çok zor okul ve fuarlara kabul edildi. Maddi dezavantajlarına rağmen çok ciddi yetenekleriyle dünyada kabul görüyorlar. Kendi çabasıyla bu tip programlara katılan sanatçılar için bir fon olması gerektiğine inanıyorum. Topluluk olarak bir araya gelip yeni mezun olmuş, rüştünü ispatlamış ve biraz kanatlarını çırpmaya başlamış olan sanatçılarımıza yurtdışındaki bu tarz fırsatları yakalamışken kaybetmemesi konusunda devreye girebilecek bir inisiyatif haline gelebilmeyi isterim.
 

 

DERYA YÜCEL
Küratör
 
Base'in hem küratörlüğünü üstleniyorsunuz hem de seçici kurulunda yer alıyorsunuz ve Türkiye'nin en batısından doğusuna güzel sanatlar fakültelerinden yeni mezun olmuş sanatçı adaylarının işlerini görme fırsatınız oldu. Genel bir değerlendirme yaparsak Türkiye'yi sanat alanında nasıl bir gelecek bekliyor?
 
Bizim gibi coğrafyalarda sanatçıların, üretimlerinde içerik konusunda hiçbir kaygısı olmuyor çünkü hem toplumsal gerçeklikler hem de sanatsal endişeler ağırlıklı olarak yaratıcı alana akıyor. Güzel Sanatlar Fakültelerinden her yıl mezun olan yüzlerce sanatçı adayı var ve her kentte eşit koşullarda eğitim almıyorlar. Base, bu fakültelerdeki niteliği gözler önüne seren bir çıktı sağlıyor ve ayrıca hem sanatın kendisiyle hem de estetikle ilgili problematiklerin yanı sıra toplumsal, politik, sosyal ve dünyanın gündemindeki meselelerle mi ilgileniyor bu sanatçılar bir perspektif sunuyor bize. Üretimlerde Türkiye’nin doğusundan batısına çok dramatik bir farkın yansımadığını söyleyebilirim. Sanatın üretim diliyle ifade aracı olarak kullanılması İstanbul’da da Batman’da da aynı, herkes birbiriyle iletişim halinde ve yerel olmaktan çok ortak kaygılar hep dünyayla ilgili olmaya başladı.
 
Bu yıl ki Base için nasıl bir kavramsal çerçevede çalışmayı tercih ettiniz?
 
Genel olarak büyük bir mezuniyet sergisi olarak düşünebiliriz Base’i ve burada küratöryel dokunuşu üretimler arasındaki bağ, ilişki ve zıtlıkları ortaya çıkartabilecek şekilde yapmak istedim ve mekanın fiziksel koşullarını da düşünerek sergiyi yerleştirdim. İşlerdeki kesişme ve farklılıklara bakarak onları üç temaya ayırdım ve bu temaları birer soru formunda ortaya koymak istedim. Bizim dünyayla, varlığımızla ve içinde bulunduğumuz coğrafyayla olan ilişkimiz bu sorular üzerinden olgunlaşıyor aslında hep ve varlık bilincimizden sanatın problematiklerine kadar uzanıyor. Bu nedenle üç temel soru üzerinden gittim ve onları üç kata ayırdım. Düşlerim gerçek mi? Bir evim var mı? Bu ben olabilir mi? ''Düşlerim gerçek mi''de daha çok sembolik soyutlama yapan ve gerçeklik kurgusunun bozumuna yönelik çalışmaları bir araya getirdim. ''Bir evim var mı''da yuva, köken, kent, doğa, göç, mültecilik konularını bir araya getirdim. Üçüncü kattaki ''Bu ben olabilir mi''de de daha çok beden, kimlik, ben ve öteki kavramları üzerinden problematiklere sahip ve onun üzerine üretilmiş yapıtları bir araya getirdiğim bir başlık oldu.
 
Seçim aşamasında adayları değerlendirirken göz önünde bulundurduğunuz kriterler neler oldu?
 
Seçici kurulda galerici, müzeci, sanatçı ve koleksiyonerler gibi birçok alandan farklı sanat aktörleri var. Benim bakış açım 15 yıldır yaptığım iş üzerinden ilerledi. Bir küratör olarak bugünün problematikleriyle sanatçı adayının hangi noktalarda güncel meselelere temas edip etmediği, hem küresel hem de lokal anlamda bunu ne kadar olgunlaştırabildiği, anlatım dilinde yalnızca içerik olarak değil aynı zamanda formdaki yetkinliğini de tartmaya çalışarak tekniği nasıl kullandığını kendi perspektifim çerçevesinde değerlendirdim.
 
İçinde olduğumuz ekonomik durum sebebiyle genç sanatçıların üretim yapması oldukça zorlaştı. Üretimi desteklemek için kamu ve özel sektöre önerileriniz neler?
 
Ekonomi, yönetim ve parayla sanatın yan yana gelme konusunu bu alanda çalışan birçok sanat emekçisi olumsuzluyor olabilir ama şu da bir gerçek ki siz yeterli ve sistematik bir altyapı oluşturmadığınız sürece bu yaratıcı alan evrene karışıp gidecek ve yok olup gidecek. Bunun güvenliğini oluşturabilmek, gelecek kuşağa aktarabilmek ve bu kadar emeğin, eğitimin, direncin karşılığını verebilmek için bunun ekonomik altyapısını oluşturmanız gerekiyor. Türkiye’de bu anlamda kaynaklar maalesef çok sınırlı. Biz de aynı şekilde Base’i yaparken bunu çok şiddetli bir şekilde yaşıyoruz çünkü Base kar amacı gütmeyen bir oluşum. Devlet desteği anlamında bir altyapı söz konusu değil. Çok uzun zamandır bir özel sektör desteği var ama hep aynı marka ve isimleri görüyoruz, bunun artması en büyük temennimiz. Bunun dışında bireysel destek ve girişimlerin artası en büyük arzumuz. Saha Derneği ve Spot Projects gibi hem üretime hem prodüksiyona destek veren oluşumların artması hepimiz için çok önemli.


FERHAT ÖZGÜR
Sanatçı

Bu yıl Base'in seçici kurulunda yer alıyorsunuz ve Türkiye'nin en batısından doğusuna güzel sanatlar fakültelerinden yeni mezun olmuş sanatçı adaylarının işlerini gözlemleme fırsatınız oldu. Genel bir değerlendirme yaparsak Türkiye'yi sanat alanında nasıl bir gelecek bekliyor?
 
Mevcut politik ortamda artan bir içe dönüklük kendini gösteriyor. Uzak gelecekten ziyade ancak yakın gelecek için görüş bildirebilirim. Türkiye her şeye çok hızlı dalıyor ama ekonomimiz istikrarsız olduğundan aynı hız uzun süreli bir direniş gösteremiyor. Uzun soluklu olmak için yola koyulan sanatsal girişimler kısa sürede durma noktasına gelebiliyor. 2000’lerin başında ardı sıra açılan çağdaş sanat galerilerinden Rampa, Mana, Rodeo, Kuad, MAC Art Project, Art International bu etkilere maruz kalanlardan. Dünün doğal hakkının bugünün suç öğesi sayıldığı bir ülkede ekonomik dengesizliği de düşünürsek kısa vadede Türkiye’yi sanat alanında iyi bir gelecek beklemiyor. Her şey satıştan geçmese de satış galerilerin hayati gerekliliği. Çağdaş sanatın mekansal açıdan deneysel işlerini alıp teşhir edecek ve koruyacak kurumlarımız da yetersiz olunca trafiğe katılan sanatçı sayısı haliyle bu dar alana fazla geliyor.
 
İçinde olduğumuz ekonomik durum sebebiyle genç sanatçıların üretim yapması oldukça zorlaştı. Üretimi desteklemek için kamu ve özel sektöre önerileriniz neler?
 
Durumu sadece gençlik bağlamında sınırlamamak lazım. Bizim kuşağa bakın çok daha zor koşullarda aslen. Sorun tüm sanatçıları bağlıyor fakat ''genç'' saplantısı artık baydı. İroniye bakın ki bir ''genç'' sanatçının tek bir işinden kazandığını orta ya da yaşlı kuşak kazanamıyor. Gençlik vurgusunun bir belirteç haline getirilmesinden rahatsızım ama şimdi beni gençliğe karşıymış gibi değerlendirmesin kimse, kamu ve özel sektörün sanatın devamlılığı için ne yapması gerekiyorsa onu gençlik-yaşlılık bağlamında değil sanatsal nitelik çerçevesinde yapmalı. Parasal ödülse herkese açık olsun. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri’nde Abraaj Art Capital, İngiltere’de Turner Prize (nihayet yaş engelini kaldırdılar), ya da Galler’de Artes Mundi gibi. Bizdeki büyük şirketler ve bankalar da böyle daha büyük ölçekli projelere girişmeliler. Devletin ne yapması gerektiği konusu zaten hepimizin aynı yanıtı verdiği bir soru: Ekonomik desteğini arttıracak. Tabii ki bunu yaparken Yeditepe Bienali’nin tersine o büyük bütçe desteğini doğru kanallara akıtacak. Kar amacı gütmeyen bağımsız mekanlar çoğalacak ki gençler işlerini gösterebileceği alternatiflerin olduğunu bilerek sanatta devam kararı alacaklar. Benim onlara önerim aceleci görünürlüklerden ve satış odaklı sanattan ısrarla kaçınmaları.
 
Seçim aşamasında adayları değerlendirirken göz önünde bulundurduğunuz kriterler neler oldu?
 
Sanat değerlendirmesi çok öznel yargılara bağlı. Sizin oy verdiğiniz bir işe diğer jüri üyesi olumsuz oy vermiş olabilir. Base’deki başvuruların her birine, özellikle videolara, en az üç kez baktım. Her işte başlıca ölçütüm, içerik ve ifadelendirmedeki uyum idi. Soyut, somut, kavramsal ayırımı yapmaksızın tüm işlerde esas aldığım bu oldu. Cesur, yerleşik kalıpları zorlayan ve söyleyecek sözü olan her türlü eğilimde görsellik nasıl işlenmiş, temel sorum bu oldu.




İNCİ AKSOY
EKAV - Yönetim Kurulu Başkanı
 
Bu yıl Base'in seçici kurulunda yer alıyorsunuz ve Türkiye'nin en batısından doğusuna güzel sanatlar fakültelerinden yeni mezun olmuş sanatçı adaylarının işlerini gözlemleme fırsatınız oldu. Genel bir değerlendirme yaparsak Türkiye'yi sanat alanında nasıl bir gelecek bekliyor?
 
Bu sene yapılan başvurularda dikkatimi çeken genç sanatçılarımızın yeni medyaya olan ilgileri oldu. Video, enstalasyon, heykel ve çeşitli materyaller kullanılarak yapılan eserler, sanatın gelişebilirliğini ve düşüncenin sınırsızlığını anlatması konusunda ilgimi çekti. Kendi tarzlarını yaratan ve sürekli kendini geliştiren bir yeni nesille karşı karşıyayız ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
 
İçinde olduğumuz ekonomik durum sebebiyle genç sanatçıların üretim yapması oldukça zorlaştı. Üretimi desteklemek için kamu ve özel sektöre önerileriniz neler?
 
Ülkemizde sanat alanının desteklenmesi konusunda eksiklikler görüyorum. Sanatçılarımız maddi zorluklarla birlikte kamu ve özel kuruluşların sanatı yeterince desteklememesi sonucundan başka işlere yöneliyorlar ve bu ülkemiz açısından büyük bir kayıp. Çağdaş sanatın desteklenmesi açısından kamu ve özel sektörlerin sanat konusunda daha fazla proje üretmesi gerektiğini düşünüyorum. Sanat okulları ve sanat derslerinin artması yeni nesil sanatçılarımız için hem maddi hem manevi açıdan olumlu olacağı kanaatindeyim. Kariyerlerinin başında olan sanatçılarımızı galeriler, küratörler, koleksiyonerler ve sanatseverlerle buluşturma özelliği taşıyan Base, Mamut Art, Bazaart gibi sanat yarışmaları ve platformları gönülden destekliyor ve bu tarz sanat yarışmalarının artmasını temenni ediyorum.
 
Seçim aşamasında adayları değerlendirirken göz önünde bulundurduğunuz kriterler neler oldu?
 
Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte farklı materyaller ile sanat bambaşka bir boyuta doğru gidiyor. Bu nedenle genç sanatçılarımızın hayal gücünün en uç noktalarını ifade edebilecekleri bir alan söz konusu. Yeni medya ile birlikte gelişen sanat alanında, özgün ve kreatif işler açısından sanatçıları değerlendirdim.




BAŞAK DOĞA TEMUR
Arter - Küratör
 
Bu yıl Base'in seçici kurulunda yer alıyorsunuz ve Türkiye'nin en batısından doğusuna güzel sanatlar fakültelerinden yeni mezun olmuş sanatçı adaylarının işlerini gözlemleme fırsatınız oldu. Genel bir değerlendirme yaparsak Türkiye'yi sanat alanında nasıl bir gelecek bekliyor?
 
BASE ve benzeri etkinliklerin de önemli katkısıyla önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi sanat alanında bol üretimli, çok sesli ve hareketli bir gelecek bekliyor gibi hissediyorum.
 
İçinde olduğumuz ekonomik durum sebebiyle genç sanatçıların üretim yapması oldukça zorlaştı. Üretimi desteklemek için kamu ve özel sektöre önerileriniz neler?
 
Türkiye’de sanat üretiminin ve her kuşaktan sanatçının kendilerine özgü, temel sanat üretimi ihtiyaçları konusunda desteklenmeye ihtiyaçları var. Özgeci, samimi ve gerçekçi bir tavırla bu ihtiyaçların tespit edildiği ve bunun ardından geliştirilebilecek sürdürülebilir eşitlikçi projelere ihtiyaç var.
 
Seçim aşamasında adayları değerlendirirken göz önünde bulundurduğunuz kriterler neler oldu?
 
Adayların hangi şehirde yaşadıklarını ve hangi üniversitede eğitim gördüklerini gözetmeden elimden geldiğince kapsayıcı olmaya çalışarak değerlendirme yaptım.



Röportajar: Hazal Gençay



En Çok Okunanlar