f7c849f2-0101-48db-a188-b74f67246675.jpg

''The Prints of DAVID LYNCH''

24 B izlenme  
13.11.2020

Artane, bu defa 9 Nisan - 29 Mayis 2010 tarihlerinde Amerikan sinemasının önde gelen yönetmenlerinden David Lynch’in fotoğraf ve gravürlerini İstanbul’lu sanatseverlerle buluştu.

Hiç kuşkusuz günümüzün en kışkırtıcı yönetmenlerinden biri olan David Lynch sinemada çalışmaya başlamadan önce soyut dışavurumcu resimler yapıyordu. 1966 yılında “Pennsylvania Academy of Fine Arts’”ta resim eğitimine devam ederken kendi deyişiyle “karanlık” bir tablosundaki figürün hareket ettiğini görür ve bir rüzgar sesi duyar.

Resmindeki figürlerin de hareket etmesini isteyen Lynch için sinema dürtüsünün başlangıcıdır bu rastlantı. Bunun sonucunda ilk canlandırma filmi olan “Six Men Getting Sick” i yapar. Philadelphia’da yaşadığı senelerde gördüğü tuhaf insan manzaraları, tehlikeli ve korku dolu olayların yansıması olarak da nitelendirilebilecek ilk uzun metraji olan “Eraserhead”i 1977 de tamamlar ve film kısa sürede kült olur. Lynch artık Amerikan Sinemasi’nda yerini alır.

Lynch’in eserlerindeki baskın tema “yozlaşmış bir dünyada tutsak kalmış bir “masumluk”’tur. Fırça darbeleri hızlıdır, tuvale bulaşmıştır. Boya sızar, çatlar. Betimlemeleri çoğunlukla tek bir figür üzerindendir; yalnız bir ağaç, kaybolmuş bir köpek, köhne bir ev gibi…

Güzel şeylerden hoşlanmayan, renkleri fazla gerçekçi bulan, insana özgü ve insandan ayrışan tüm tuhaflıkları, çürümüşlükleri, manevi ve maddi atıkları hayal dünyasına malzeme eden David Lynch, fotoğraf ve gravür alanındaki sıradışı çalışmalarıyla 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’da tüm sanatseverler için eşsiz bir buluşma olanağı sağlıyor.

Brett Wood (sinema tarihçisi, College Park, Georgia)
“Lynch en son baskılarında, geniş vizyonunu, büyük bir maharetle yeni bir boyuta taşıyarak daha da genişletmiş ve daha önceki çalışmalarını aşan bir sanatsal olgunluğa erişmiştir. Baskılarındaki beyaz zeminler ve sıkça gördüğümüz basit tasarımlar, daha temiz bir estetiğe yöneldiğini yansıtmasına rağmen yıllarca çeşitli alanlardaki işlerini karakterize etmiş olan “karanlık” ve “grotesklikten” de ödün vermemiştir.”

DAVID LYNCH der ki....
“Yola çıktığım yerle vardığım yer hiçbir zaman aynı olmaz. Resim veya film, her zaman işe bir senaryoyla başlarım ama hiçbir zaman sonuna kadar ona bağlı kalmam. Kendinizi olayların akışına bırakıp açık olduğunuzda, etki ve tepki göstermeye izin verdiğinizde çok daha fazla şey gerçekleşmeye başlıyor. Her iş sizinle “konuşur” ve eğer onu dinlerseniz, sizi hayal bile edemeyeceğiniz yerlere götürür. İşi daha zenginleştiren bu karşılıklı etkileşimdir.”

“Endüstriyi seviyorum. Borular. Akıcı maddeleri ve dumanı seviyorum. Suni şeyleri seviyorum. İnsanları zorlu şekillerde çalışırken görmeyi, tortuları ve insan atıklarını seviyorum.” “Eğer bana “Tamam, ya Disneyland’e gidiyoruz ya da şu terkedilmiş fabrikayı gezeceğiz” deseniz, benim için tek bir seçenek vardır. Fabrikaya giderim. Neden tam olarak bilemiyorum. Hikaye kurgulamak için harika bir yer gibi geliyor.”

Devamı

Seçtiklerimiz