f2af643b-1f2b-4576-a0c7-c8029d8139a4.png

Henry Moore, 20 yıl sonra tekrar Roma’da | Yazan Pelin Okvuran

Pelin Okvuran

8 yıl önce




Yağmurlu bir sonbahar günü, asistanı olduğum projenin ‘sanal müzecilik’ eğitimi için gittiğim Roma’da Antik Roma’dan kalma bir hamamda rastladım Henry Spencer Moore’a.





Roma Ulusal Müzesi’nin yanında geçici sergileme alanı olarak kullanılan M.Ö. 298 yılında yapılmış olan ‘Baths of Diocletian’ın büyülü tarihi içinde soyut sanatın heykeltıraş babası Henry Moore’un eserlerini sergilemek, küratöryal bir başarı örneğidir. Henry Moore’un heykel, çizim, baskı ve suluboyadan oluşan 75 çalışması 24 Eylül- 10 Ocak tarihleri arasında ziyaret edilebilir.




 

İngiliz soyut sanatının öncülerinden olan Henry Moore (1898-1986) taş ve tunçtan yaptığı soyut figürleriyle 20. yüzyılın önemli avangart sanatçılarından biridir. Bu sergide rastladığım figürler, insanın soyutlanmış figürleridir.
 
 




Moore, özellikle kadın vücudunu konu edinir. Figürlerinin yuvarlak hatları doğanın etkilerini akla getirirken, kadın bedeninin kıvrımlarını ve akıcı çizgilerini de çağrıştırır. Moore annesini kaybettikten ve eşi Irina ile Mary isimli bir kız evlat sahibi olduktan sonra eserlerinde ‘aile’ temasını, özellikle ‘Anne-Çocuk’ konusunu işlemiştir. (Mother and Child Figures).





Figürleri insanda bir yere yaslanmış olduğu izlenimini uyandırır. Bu figürler onun imzası niteliğindedir (Reclining Figures). Louvre Müzesi’nde gördüğü bir yere ya da bir şeye yaslanmış gibi duran Toltek-Maya figürlerden etkilenmiş ve bu heykeller sanatının temelini oluşturur.











‘Antik ve primitif heykelin canlılığından esinlenen Moore, doğrudan taşı, demiri ya da ahşabı oyma geleneğini yeniden canlandırmıştır. Bu yöntemle malzemenin doğal yapısını vurgulamış, kütlesel yapıtlarında bilinçli olarak doğal yapının çizgilerini ve niteliklerini yansıtmıştır. Tek ya da grup figürlerinin en ayırıcı özelliklerinden biri, çoğunlukla içlerinin oyulmuş olmasıdır.’ (The 20th Century Art Book, Londra, 2000)





I. ve II. Dünya Savaşlarına yakından tanıklık etmiş olan Moore, eserlerinde ‘Savaş ve Barış’ konularına göndermeler yapar. Savaşın yıkıcılığı ve barışa duyulan özlemin izlerine rastlanılan sulu boya işleri oldukça çarpıcı ve etkileyiciydi.





Sergi sonrası merak edip inceleme fırsatı bulduğum, hayatının belki de en çarpıcı noktası kendisinin her iki savaşta da asker ve savaş ressamı olarak çalışmasıdır. Hatta II. Dünya Savaşı sırasında ordu için yaptığı hava akınları sırasında Londra metrosunda uyuyan Londralıları tasvir eden resimleri onun Amerika ve Avrupa’da üne kavuşmasına sebep olmuştur.








Dürüst olmak gerekirse heykeller kadar beni çok etkileyen, mistik bir Roma antik yapısını soyut figüratif bir sanatçı ile buluşturma fikriydi. Henry Moore Vakfının ve Roma Ulusal Müzesi’nin sergileme başarısı görülmeye değer.




 

Yazımı broşürde rastladığım Moore’un sözü ile bitiriyorum:
‘‘Heykel bir seyahat gibidir. Gördüğünüzde farklı bakış açılarına sahip olursunuz. Heykel ile dolu üç boyutlu bir dünya, iki boyutlu bir dünyadan daha çok heyecan barındırmaktadır.’’
 
 




Yazı: Pelin Okvuran



En Çok Okunanlar