Modern kent yaşamında kültürel üretimle temas etme biçimleri giderek çeşitlenirken, sergi mekânlarının kentsel dolaşım içinde erişilebilirliği de sanat deneyiminin önemli bir parçası hâline geliyor. Bu bağlamda, birbirine oldukça yakın konumlanan ve Taksim metrosundan kolaylıkla ulaşılabilen üç sergi, izleyiciye yoğun gündelik akış içinde kesintisiz bir kültürel durak sunuyor. İstanbul trafiğine takılmadan gezilebilecek bu sergiler, Atatürk Kültür Merkezi’ndeki bir konser öncesinde ya da şehirde planlanan akşam etkinliklerinden önce kısa fakat nitelikli bir sanat molası imkânı sağlayarak, kentsel kültür pratiklerinin ritmine uyumlanan bütüncül bir izleme deneyimi yaratıyor.

Dolce Paganne, Tut ve Bırak, 2025, Kağıt üzerine kuruboya, toz pastel, toz pigment, 99 x 137 cm
Hiçbir Yere Ait
Dolce Paganne mahlaslı genç sanatçı Ceren Aksungur’un Art X-İst’te açılan "Hiçbir Yere Ait" sergisi 20 Aralık’a kadar görülebilir. Resim, illüstrasyon ve medya sanatı alanında çalışmaları olan sanatçı üretimini İstanbul’da ve Antwerp’te sürdürüyor. Hiçbir Yer adını verdiği doğa, beden ve zihnin birbirine karıştığı bu imgesel evreni gerçekliğin sınırlarını çözmeye çalıştığı deneysel bir laboratuvar gibi oluşturmuş "Tatlı Pagan". Hiçbir Yer, sanatçının kendi köksüzlük ve aidiyet duygularını, çocukluk izlenimlerini, mitleri, rüyaları ve gündeliğin karanlık alt katmanlarını buluşturduğu bir eşik mekânı. Sanatçı, “aidiyetin coğrafi değil zihinsel bir durum” olduğuna inanıyor. Bu yüzden eserlerinde köksüzlük, aidiyetsizlik, yabancılaşma, içsel dünya — rüyalar, anılar, mitler — gibi kavramlar ön planda. İçsel bir yüzleşme arayışında olduğu eserleri izleyicisiyle psikolojik bir etkileşim kurmaya niyetlenen sanatçı, bu sergideki işlerinde genellikle kâğıt üzerine kuru boya, toz pastel, toz pigment gibi geleneksel malzemeler kullanmış.
“Burası Hiçbir Yer, benim anavatanım.
Hiçbir Yer’e ait hissettiğim kadar başka hiçbir yere ait hissetmedim bugüne dek.
Çünkü Hiçbir Yer’de her şey mümkün; kurumuş bir yaprak yeni açan bir tomurcuğun içine nüfuz eder, maviler kırmızılarla dans eder, zıt kutuplar tek vücut olur bu mekânda.”
Mekan: x-ist
Tarih: 20 Kasım – 20 Aralık 2025

Hannah Höch, 1889–1978, Pflanzen bei Regen, 1931
Ekspresyonizm ve Yeni Nesnellik Bir Arada
Marcus Graf’ın küratörlüğünü yaptığı Kabine 05/25 – Ekspresyonizm ve Yeni Nesnellik Dün ve Bugün sergisi 11 Ocak’a kadar Anna Laudel’de gezilebilir. 20. Yüzyıl sanatının iki belirleyici akımını çağdaş bir diyalog içinde bir araya getiren sergide geçmişin büyük ustaları ve Türk çağdaş sanatının önemli isimleri bir arada yer alıyor. Ekspresyonizm, yoğun duygularla yüklü öznel bir dünya görüşünü çarpıtılmış biçimler aracılığıyla öne çıkarırken Yeni Nesnellik ise toplumsal çelişkileri soğukkanlı ve gerçekçi bir bakışla ele alır. Her iki akım da 20. Yüzyılın başlarında modern yaşamın, savaşın ve değerler krizinin yarattığı çalkantılara bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır.
Sergi mekânı; 1920 tarihli sessiz film klasiği The Cabinet of Dr. Caligari’den (Dr. Caligari’nin Muayenehanesi) ilham alan bir atmosferle düzenlenmiş. 20. yüzyılın başlarında Almanya’da çalışan Konrad Felixmüller, Max Beckmann, Otto Dix ve George Grosz gibi sanatçıların çizim, baskı ve kâğıt çalışmalarını ve Ali Elmacı, Ayşe Bezenmiş, Ramazan Can, Mehmet Güleryüz ve Ardan Özmenoğlu gibi çağdaş Türk sanatçılarının eserlerini bir arada göreceksiniz. Geçmiş ve günümüz sanatçılarının kimlik, siyaset ve temsil gibi temalarla ilgili olarak kendilerini nasıl ifade ettiklerini görmek için bu sergiyi mutlaka gezmelisiniz.
Mekan: Anna Laudel Gallery
Tarih: 28 Kasım 2025 - 11 Ocak 2026

Fotoğrafın Dansı, Dansın Fotoğrafı
Ali Öz’ün “Fotoğrafın Dansı, Dansın Fotoğrafı” adlı sergisi, Taksim metrosunda yer alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’ye bağlı kamusal sergi alanı Taksim Sanat’ta 21 Aralık’a kadar izleyiciyle buluşuyor. Dansın ritmini, hareketin estetiğini ve sahne ışıkları altındaki büyülü atmosferi yansıtan yaklaşık 60 fotoğraf, Moskova Klasik Devlet Balesi, Bejart Ballet Lausanne, Bolşoy Tiyatrosu, Çin Ulusal Devlet Balesi, Kiev Balesi gibi dünyaca ünlü toplulukların yanı sıra İstanbul Devlet Opera ve Balesi ve Beyhan Murphy gibi Türkiye’nin önde gelen dans sanatçılarının performanslarından sahneleri içeriyor.
Bu fotoğrafların şöyle de bir özelliği var: analog dönemin yetersiz teknik şartlarına rağmen, kapalı mekânda hareketli görüntü çekmenin zorluklarını aşarak bizlere ulaşmışlar. Dolayısıyla belki de günümüz dünyasının ve dijital fotoğrafçılığın o kusursuzluk takıntısını da aşmış olabildiğince doğal enstantaneler var bu sergide. 30 yıllık birikimin sonucunda çekilen yaklaşık 50.000 karelik arşivden seçilen 60 fotoğraf dans sahnesinin geçiciliğini fotoğrafın kalıcılığıyla birleştiriyor. İnsan bedeninin, akış ve hareketin ön planda olduğu dans sanatının ‘anı yakalama/dondurma’ becerisi olan fotoğraf sanatıyla birleşimini görmek çok büyüleyici. Birbirinden güzel o kareleri görmenizi öneririm.
Mekan: Taksim Sanat
Tarih: 12 Kasım – 21 Aralık 2025