Ayın Öne Çıkan Sergileri: Ekim 2025

İhsan Sarıyer

bir ay önce

2025 - 2026 sanat sezonu, şehre yayılan sergi ağının yanı sıra Contemporary Istanbul ve İstanbul Bienali'nin etkileriyle yoğun bir tempoyla başladı. Emek görünmezliği ve tarihsel miras, doğa ve mekânın etkileşimi, kimlik ve toplumsal normların sorgulanışı gibi temalar; seramikten cama, resimden enstalasyona uzanan eserlerle izleyiciye görsel ve düşünsel bir deneyim sunuyor. İhsan Sarıyer "Ayın Öne Çıkan Sergileri" başlıklı serisinin bu sayısında sanatın bireysel ve toplumsal boyutlarını bir araya getirirken medyum çeşitliliğiyle fark yaratan sergileri, ARTtv okuyucuları için derledi.

 

Kimliklerin Ötesinden Bakış: “Kadife Bakış”

Arter, çok sesli sanat pratiğiyle toplumsal normlar, cinsiyetlere biçilmiş roller ve kültürel kimliklerin esnek sınırlarına odaklanan sanatçı Nilbar Güreş’in “Kadife Bakış” başlıklı sergisiyle sezona merhaba diyor. Sanatçının Türkiye’de gerçekleşen en kapsamlı kişisel sergisi olma özelliğini taşıyan sergi, Nilbar Güreş’in 25 yıllık sanatsal üretimine geniş bir parantez açıyor.

Daha önce yurt dışında çeşitli müze ve kurumlarda sergilenen eserlerden sergi için yeni üretilen eserlere uzanan seçki,  Nilbar Güreş’in gravür, fotoğraf, pentür, heykel, video entalasyonunu ve kategorize edilmesi güç materyalleri barındıran çok sesli sanat pratiğinin bir deşifresi.

Arter’in 2. katındaki sergi alanının girişinde izleyici sanatçının erken dönem üretimi gravürler karşılıyor. Sanatçının 2000’li yılların başında melez formlar aracılığıyla canlılar arsındaki hiyerarşiyi ele aldığı gravürler bir yandan antik çağlardan 21. Yüzyılın başına –ve dahi günümüze-  değişmeyen hiyerarşik normlar ve üstünlük kompleksini işaret eden sistem eleştirileri niteliği taşıyor. Sanatçının bu dönemde gözlemlenen eleştirel bakışı ve analiz yapısı üretim felsefesinin zeminini oluşturuyor.

Güreş’in 2022’de Viyana’daki modern sanat müzesi mumok’ta gerçekleşen, hibritlik; biyolojik, kültürel ve teknolojik iç içeliği irdeliyen “Mixed up with Others Before We Even Begin” sergisi için ürettiği “MAYZU: Hindistancevizi ve Muz Veren Ağaç”, çok çeşitli renk ve biçimlerin hâkim olduğu yaprakları, dallarındaki farklı meyveleri ve dalları arasında barındırdığı organizmalarla bir ağacı değil de bir ekosistemi tasvir eder gibi; canlılarının rengi, formu, dokusu farklı olsa da doğanın kendisine sunduğu bir aradalığa sahip çıkan bir ekosistem, aynı gövdeden beslenen, birbirine aşina dallar…

“MAYZU” Arter’deki kurguda “Arada” serisinden nesneler ve pandemi döneminde üretilen tuval üzerine yağlıboya eserlerle, gravürlerin yer aldığı giriş bölümünün arasına konumlanıyor. Böylece hem gravürlerdeki melez formlarla diyalog halinde kalıyor hem de bir duvara yayılan, tekstil temelli pratiklere dayan “Arada” serisiyle maddesel bir bütünlük kuruyor.

Seçkideki eserlerden birinin adını başlığa taşıyan “Kadife Bakış”, retrospektif özellikler taşısa da tam  mânâsıyla retrospektif bir sergi değil. Serginin küratörü ve Arter’in Direktörü Emre Baykal, serginin basın ön gösteriminde yaptığımız konuşmada bu durumdan ve serginin odak temalarından söz ediyor; “Kapsamlı bir sergi ama retrospektif bir sergi olduğunu söyleyemeyeceğim. Çünkü Nilbar Güreş’in 25 yıla sığdırdığı üretim oldukça geniş. Biz bu üretime genel bir bakış sunabilmeyi hedefledik ve elbette bu bakışla birlikte tematik bir akış da kurmaya çalıştık. Pek çok yapıtında karşımıza çıkan formların melezliği, farklı türlerin bir aradalığı, kimliklerin akışkanlığı gibi odak temalar etrafında sergimizi kurduk.”

“Kadife Bakış”, Nilbar Güreş’in farklı dönemlerde ürettiği işler arasında kurduğu içsel diyalogla, sanatçının evreninde süreklilik gösteren bir arayışın izini sürerken kapsamlı seçkisi ve iletişime elverişli kurgusuyla izleyiciye çok katmanlı bir deneyim sunuyor. Güreş’in üretimi, sabit kimliklerin ötesine geçen bir yaşam biçimini hem estetik hem de düşünsel bir jest olarak yeniden kurarken, izleyiciye bu çok sesli evrende kendi varlığını yeniden düşünme alanı açıyor.

Mekân: Arter, Galeri 2
Son Tarih: 12 Nisan 2026
Sergiyi ARTtv'den izlemek için: 
http://www.arttv.com.tr/sergiler/diger/nilbar-gures-kadife-baks-arter 


Folia: Abdülmecid Efendi Köşkü'nde Büyülü Bir Doğa Serüveni

Abdülmecid Efendi Köşkü, giyim kültürünün 20. Yüzyılın ilk yıllarında uğradığı dönüşümü gözler önüne seren “Mâzîden Âtîye Zarâfet” başlıklı serginin ardından “Folia” için kapılarını açtı. Ömer Koç’un “büyülü bahçe” fikrini merkezine alan sergi, uluslararası arenadan birçok kurum, özel koleksiyon ve sanatçıdan ödünç alınan eserlerin yanı sıra sergi için özel üretilen eserleri bir araya getiriyor. Montaigne’ın “Doğa herşeyi yapabilir ve yapar.” düşüncesini referans alarak bir zamanlar son İslam halifesi ve öncü sanat insanı Abdülmecid Efendi’nin yaşam alanı olarak kullanılan tarihî köşke ve bahçesine çok çeşitli bir bitki örtüsü gibi yayılan serginin küratörlüğünü Selen Ansen ve Eda Berkmen üstleniyor.

Sergi alanın iç mekânına girildiğinde yakın zamanda Londra’daki Saatchi Gallery’de katıldığı “Flowers – Flora In Contemporary Art & Culture” sergisinde elde ettiği başarıyla hatırlanan Rebecca Louise Law’ın doğa ve zamansallık arasındaki sınırları çözümleyen, mekânı duyusal bir ekosisteme dönüştüren enstalasyonu, izleyiciyi karşılarken aynı kattaki “Gece” ve “Gündüz” odaları hem ev sahipliği yaptıkları sergileme teknikleriyle hem de doğa, sanat ve bilime dayalı sergi varlıklarıyla 16 – 17. Yüzyıl Avrupa’sında nadir objelerin toplandığı; müze kültürünün öncüsü sayılabilecek, merak ve prestij göstergesi işlevi gören sergileme mekânları olan nadire kabinelerini andırıyor.

James Webb’in gizli bir müdahale ile korudaki çam ağaçlarından birine yerleştirmiş hoparlörden yayılarak tabiatı daha hissedilir kılan ses enstalasyonu eşliğinde Abdülmecid Efendi Köşkü’nün bahçesine konumlandırılmış eserler rüzgâr, yağmur ve güneş gibi doğal unsurlarla etkileşime girerek sürekli bir dönüşüm süreci yaşıyor. Böylece doğa, temanın yanı sıra mekan ve sergileme tekniğini destekleyen bir olgu olarak da sergiye dahil oluyor.

Sergi, geniş katılımcı sanatçı kadrosu ve 200’ün üzerinde eseri bir araya getiriyor olmasının çok doğal bir neticesi olarak sanat pratiklerinin çözümlenmesinden ziyade tematik bütünlüğe ve serginin genel deneyimine odaklanıyor. Bir bakıma serginin başlığı da bu durumu yansıtıyor; “folia” kelimesi Latince ağaç yaprakları karşılığına gelirken aynı zamanda çılgınlık / aşırılık anlamına geliyor.

Montaigne'ın felsefesinden ilham alan “Folia”, insana doğanın gücü karşısındaki yerini hatırlatırken; geniş ve katmanlı seçkisiyle izleyiciyi gündelik olandan uzaklaştırıp, yaşayan ve dönüşen bir masalın parçası olmaya davet ediyor.

Mekân: Abdülmecid Efendi Köşkü
Son Tarih:
1 Mart 2026
_____________________________________________________________________________________________________

Altınla Bezeli Emek: Elif Uras’ın "Ellerinde Toprak" Sergisi GALERIST’te

Sanatsal üretimini toplum ve cinsiyet yapıları üzerine kurarken kadın emeğinin görünmezliğini irdeleyen Elif Uras’ın Galerist’teki dördüncü kişisel sergisi “Ellerinde Toprak”, kadın emeği ana olgusunu tarihsel, sosyolojik ve maddi boyutlarıyla ele alıyor.

Elif Uras ARTtv’ye verdiği demeçte yüzyılladır çini ve seramiğin gelişimine tanıklık eden İznik’te yaptığı, kadın bedenini andıran ve İslam sanatının geometrisinden esinlenen motiflerle örülü heykelleriyle, New York’ta torna kullanarak ve elle şekillendirerek ürettiği seramik tabletleri ve tabaklarını bir araya getiren sergisinden bu ifadeyle söz ediyor; “ ‘Ellerinde Toprak’ bir kap sergisi diyebiliriz. Kap, tarih öncesinden bu yana seramiğin en temel formu. Sergideki eserler hem bu kap ve vazo olayına hem de kadın bedenine göndermeler yapıyor ve bunların içi, dışı, etrafı kadının emeğini anlatan desenlerle bezeli, örülü yüzeylerden oluşuyor.”

Resmî istatistiklere göre Türkiye’deki kadınların yalnızca yüzde 30’unun istihdam ediliyor olmasının sergi metni ve sanatçının beyanatlarında tekrar etmesi izleyiciyi toplumsal cinsiyet normlarına dair düşündürürken istatistiklere yansımayan olası veriler ise emek görünmezliğinin altını çiziyor.

Serginin Elif Uras’ın sanat pratiği için yenilikçi bir yanı ise desenlerde karşımıza çıkan altın detayları. İlk bakışta estetik bir olgu olarak anlam bulan altının eserlerin muhtevası için önemini sanatçının ifadelerinden anlıyoruz; “Sergideki işlerin ortak noktası altın unsuru. İşler bunun için üçüncü bir pişirimden geçiyor. Altını kadın emeğini sembolize eden, ona bir değer veren, süslemeden öte işlere içerik katan bir unsur olarak kullandım. Bütün kadın figürlerini altınla bezeyerek o emeğe verilen değere atıfta bulunmaya çalıştım.”

Eserleri geçmişte MoMA PS1, Metropolitan Müzesi ve 9. Şanghay Bienali’nde sergilenmiş ayrıca Metropolitan ve V&A Müzelerinin daimi koleksiyonlarına dahil olmuş Elif Uras’ın seramik sanatının sergilenmesi, belgelenmesi ve muhafaza edilmesi için çabalayan Kale Tasarım ve Sanat Merkezi ana sponsorluğunda gerçekleşen sergisi “Ellerinde Toprak” 8 Kasım 2025’e kadar Galerist’te deneyimlenebilir.

Mekân: GALERIST
Son Tarih: 8 Kasım 2025
Sergiyi ARTtv'den izlemek için: https://www.arttv.com.tr/sergiler/diger/elif-uras-ellerinde-toprak-galerist-x-ktsm 
_____________________________________________________________________________________________________

Gözlerimin Önündesin: Nasip & Nuri İyem 24 Yıl Sonra Bir Arada

Aynı hayatın iki ayrı yüzeyinde Anadolu’nun toprağının ısısı ve renginin titreşimine paralel bir yaşam; Nasip İyem & Nuri İyem, her ikisi de hayattayken 2004’de EVİN Sanat Galerisi’nde gerçekleşen ortak sergilerinden 24 yıl sonra, Bursa’nın kalbinde yer alan, Cumhuriyet tarihinin en önemli mimarlarından Ahmet Hikmet Koyunoğlu’nun imzansını taşıyan Teyyare Kültür Merkezi’nde bir aradalar.

Serginin başlığı “Gözlerimin Önündesin” Nasip ve Nuri İyem’in kendi aralarındaki güçlü bağa gönderme yapsa da sergide izleyici de kendini bu çiftin gözlerinin önünde hissediyor; Nasip’in maskları ve büstleri ile Nuri’nin Anadolu insanı figürlerinin gözlerinin önünde olan izleyici, hem tanık hem özne hâline geliyor, bakışlar çoğalıyor, sınırlar silikleşiyor ve sanat, iki yaşamın iç içe geçmiş yankısında yeniden anlam buluyor. Küratör Yasemin Bay, basın öngösteriminde serginin başlığından söz ediyor; “ ‘Gözlerimin Önündesin’ biraz şiirsel ve duygusal bir başlık. Nasip ve Nuri’nin birbirlerine, hayata ve sanata yaklaşımını en güzel şekilde özetleyen bir ifade çünkü onlar hem birbirlerine çok büyük bir aşkla bağlıydılar hem de sanata büyük bir tutkuyla yaşamlarını sürdürdüler.”

Kurgu sanatçıların eserlerini Tayyere Kültür Merkezi’nin giriş katındaki iki farklı galeriye ayırarak çiftin farklı medyumlardaki üretimlerindeki tematik kesişim alanlarının gözlemlenmesi için elverişli bir sergileme yaratıyor. İki galerinin ortasındaki fuaye alanında yer alan kronolojik pano ise iki sanatçının da yaşam çizgilerindeki dönüm noktalarını aile arşivlerini kaynak alarak gözler önüne seriyor.

Nasip İyem’in seramik eserlerini bir araya getiren sergileme alanının merkezinde sanatçının 1986 – 2002 yılları arasında ürettiği vazo ve kap formunda, Anadolu mitolojisine dayalı motif ve figürlerle bezeli eserleri yer alıyor. Arkeolojik buluntuları andıran eserlerin aynı zamanda dışarıdan da izlenebiliyor olması hem tüm yüzeyleri görünür kılıyor hem de Atatürk Caddesi’nden geçen Bursalıları sergiye davet ediyor. Nasip İyem seçkisinde sanatçının maskları, büstleri ve kap formundaki eserlerinin yanı sıra soyut kompozisyonlarını ve tabletlerini temsilen de birer eser yer alıyor. Nâzım Hikmet’in “Yoldaşlar nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani…”  diye başlayan vasiyetini nakşettiği tableti, Nâzım’ın Bursa’da geçirdiği ve en önemli eserlerini kaleme aldığı uzun yıllar düşünülünce sergiye başka bir boyut daha kazandırıyor.

Nuri İyem’e ayrılan sergileme alanında ise izleyiciyi aile üyelerinin portreleri karşılıyor; Ümit, Nasip ve Evin İyem’in portrelerinin yanı sıra Nuri’nin otoportresi hemen karşılarında sergilenen, bir ailenin ev yaşamından bir anı tasvir eden “Babaya İyi Geceler” adlı duralit üzerine yağlıboya eserle aile yapısı üzerine iletişim kuruyor. Sanatçının her dönemini temsil eden eserlerin yer aldığı seçkide özgün figüratif estetiğinin toplumsal meselelerle kesiştiği üretimler öne çıkarken 1950’li yıllarda Nuri İyem’in de çağdaşları gibi soyut yaklaşımların etkisinde kaldığı gözlemleniyor.

Proje Koordinatörlüğünü Ozan Şeftalioğlu’nun üstlendiği, Bursa Büyükşehir Belediyesi, EVİN Sanat Galerisi ve bkz. İletişim’in işbirlikleriyle gerçekleşen “Gözlerimin Önündesin” 30 Kasım’a kadar İyem çiftinin yaratıcı yolculuğunu ve Anadolu kültürüne duydukları derin bağlılığı izleyicilerle buluşturmaya devam ederek iki sanatçının hayatlarının ve birbirlerine olan bağlılıklarının gözlerimizin önünde yeniden canlanmasına olanak tanıyor. 

Mekân: Tayyare Kültür Merkezi
Son Tarih: 30 Kasım 2025
_____________________________________________________________________________________________________

Anadolu’nun Katmanlarından Camın Işığına: Åsa Jungnelius’un Şiirsel Yolculuğu

20. yılını kutlayan Pera Müzesi, geleneksel cam işçiliği tekniğine çağdaş bir üslupla yaklaşan İsveçli sanatçı Åsa Jungnelius’un Elif Kamışlı küratörlüğünde gerçekleşen “Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Serginin başlığı, dört elementi vurgulayarak hem doğanın gücüne atıfta bulunuyor hem de toplulukların da tabii unsurlar gibi birbirine bağlı olduğu bir evren tahayyül ediyor.

Maddenin kökenini sanatsal üretiminin merkezine alırken feminizme göndermeler yapan Jungnelius’un küratör Elif Kamışlı eşliğinde Anadolu’da yaptığı seyahetler, sergiyi hem kavramsal açıdan hem de estetik ölçekte şekillendiriyor. Kamışlı ARTtv’ye verdiği demeçte obsidyen kaynaklarını gözlemledikleri seyahatten söz ediyor; “Bu sergi kapsamında iki seyahat yaptık. Bu iki seyahat serginin bel kemiğini oluşturdu. Bir tanesi Doğu Anadolu’daki obsidyen kaynaklarına yaptığımız bir seyahatti. Obsidyen yerkürenin içinden çıkan, camın doğal formu olarak nitelendiriliyor. Obsidyen dediğimiz taş lavın yeryüzüne çıkıp ani bir şekilde soğumasıyla meydana geliyor. (…) O coğrafyanın içine girdiğinizde binlerce yıllık bir geçmişin karşısında kendinizi küçücük hissediyorsunuz. Åsa 30 yıldır camla çalışan bir sanatçı. Özellikle onun için 30 yıldır çalıştığı malzemenin binlerce yıl evvel çıkmış ham halini görmek çok ilham vericiydi. Bunun izlerini sergide görüyorsunuz.”

Sergiyi şekillendiren bir diğer rota ise Şişecam’ın Denizli’deki el yapımı cam fabrikasına yapılan yolculuklardan oluşuyor. Sanatçının bu süreç boyunca Anadolu mitolojisinde karşısına çıkan anaerkil figürlerin estetik etkilerinin gözlemlendiği dört majör eser bu yolculukları işaret ediyor; sanatçının Şişecam’ın ustalarıyla işbirliği içinde ürettiği bu eserler fabrikada hali hazırda üretilen şarap kadehi, su bardağı gibi gündelik nesnelerin üretimlerinin son aşamasında serbest üfleme tekniğiyle deforme edilerek oluşturulan deneysel formların bir aradığından ortaya çıkıyor.

Kurgunun kilit noktası niteliği taşıyan yapı iskelesi, içinde bulunan vitrinlerde sergilenen farklı yörelerden obsidyen ve porfir örnekleriyle sanatçının Türkiye’de bulunduğu zaman dilimini somutlaştırırken camın Anadolu tarihindeki yerini gösteren obje örnekleriyle maddenin kökenini doğal olanın yanı sıra kültürel olarak da ele alıyor.

“Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize”, camın doğayla, insan eliyle ve zamanla kurduğu ilişkiden yeni bir dil yaratıyor. Åsa Jungnelius’un Anadolu’nun katmanlarında aradığı köken, sergide hem maddeye hem hikâyeye dönüşüyor. Her iş, toprağın sıcaklığını, ateşin dönüşümünü, suyun akışını ve havanın geçiciliğini taşıyor. Sonunda ortaya çıkan şey, insanın maddenin hafızasında kendini arayışı gibi: kırılgan, dirençli ve saydam.

Mekân: Pera Müzesi
Son Tarih: 18 Ocak 2026

Yazı ve Fotoğraflar: İhsan Sarıyer

Paylaş:

Yorumlar (1)
EG

Eda Gündüz

Çok değerli arkadaşımın kaleminden, ekim ayında sanat dünyasının bize sunduklarına daldık. Yine her zamanki gibi; bilgi verirken merak ettiren, bununla birlikte sanat rotamıza yeni duraklar ekleyen şahane bir yazı. Kalemine ve fikrine sağlık, güzel insan. 💐🌟

Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

8 gün önce

BASE 2025: Genç Kuşağın Ses Getiren Diyalogları

26 gün önce

Üç Ayaklı Kedi'nin Öne Çıkanları

2 ay önce

Londra Sanat Rotası: Eylül 2025

3 ay önce

Sanatçıların Tatil Rutinleri

4 ay önce

5. Autostrada Bienali'nin Ardından: Balkanlar'da Sanat

En Çok Okunanlar