BASE, 9. edisyonuyla Türkiye’nin dört bir yanından genç sanatçıları bir araya getirirken disiplinlerarası bir sergiyle genç sanatın “yeni olasılıklarını” keşfetmeye davet ediyor; çok çeşitli medyumlardan eserler, sanatçıların üretimlerini görünür kılarken, izleyiciler ve sanat profesyonelleriyle doğrudan etkileşim kurmalarına olanak sağlıyor.
“Sınırlar / Olasılıklar” başlığıyla, “gerçek ile hayal ve bireysel deneyim ile toplumsal norm arasındaki gerilimleri” sorgulayan BASE 2025, mezuniyet sonrası bir sergi olmanın ötesinde, gençlerin fikirlerini paylaştığı, etkileşim kurduğu ve profesyonel sanat ortamına adım attığı bir platform.
BASE 2025’i BASE bünyesindeki sanat profesyonelleri ve sanatçılarla konuştuk:
BASE Kurucu Ortağı Ali Kerem Bilge
BASE’in, yeni mezun sanatçıların profesyonel sanat yaşamına adım atmalarını destekleme misyonu doğrultusunda geçirdiği 9 yıllık yolculuğundan söz eder misiniz?
Ali Kerem Bilge: Profesyonelliğe adım atmak özellikle sanatta çok uzun ve zorlu bir süreç. Mezun olduktan sonra bir hedef boşluğu da yaşanıyor. BASE ile Türkiye'deki tüm şehirlerden yaratıcı, üretken, sanatçı olmaya heves duyan pek çok genç arkadaşımızı İstanbul'da merkezleşmiş kültür-sanat dünyasıyla tanıştırmaya çalışıyoruz. 9 sene oldu, bu konuda başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Sergi alanında bir katımızda da “Baselected” adı altında bir bölüm bulunuyor; son dokuz senedir sergilerimize mezuniyet sergisi olarak katılmış ve kendilerinin çabalarıyla çalışmalarını sürdürerek üretimlerine devam eden sanatçıların eserlerini burada sergileme fırsatı elde ediyoruz. Dolayısıyla BASE, dokuz başından beri sadece o yılın mezunlarını sergilediğimiz bir sergi değil, bir platform olmayı hedefliyor ve bunu da başardığımızı düşünüyorum.
Şu anda buradaki üç katta bu sene 43 üniversiteden mezun olan 150 arkadaşımızı sergiliyoruz. Bu çok önemli aslında, Türkiye için de çok büyük bir anlam da ifade ediyor; aslında pek çok şeyin içerisine kayboluyoruz ama çok ciddi bir yaratıcı, üretici ve kültür-sanat alanında çok dinamik bir ülkede yaşıyoruz.
Küratör Derya Yücel
BASE’in bugün Türkiye’de “genç sanat” alanında doldurduğu boşluk nedir ve bu boşluğun gelecekte nasıl bir dönüşüme uğrayacağını öngörüyorsunuz?
Derya Yücel: BASE, Türkiye'deki sanat ekosisteminde çok önemli bir basamak işlevini görüyor. Sadece büyük merkezlerde, büyük şehirlerde ve köklü akademik sanat eğitiminin ötesinde bugün Türkiye genelinde seksenin üzerinde Güzel Sanatlar Fakültesi var ve bu fakültelerden binlerce sanatçı adayı mezun oluyor. Dolayısıyla BASE'in burada yaptığı şey aslında bir noktada erişilebilirlik, görünürlük ve süreklilik anlamında bu genç sanatçıları aynı zamanda eşitleyici bir platformda buluşturma özelliği taşıyor. Bunun çok ayrıştırıcı bir özellik olduğunu düşünüyorum; bu anlamda 9 yıldır sürdürülebilirlik anlamında, farklı üniversitelerden, Anadolu'nun farklı şehirlerinden genç sanatçıları aynı platformda görünür hale getirmek ve sanat ortamıyla yakından tanıştırmak adına önemli bir işlevinin olduğunu düşünüyorum.
Sınır ve olasılık kavramlarının birlikte ele alınması, çağdaş sanatın bugünkü kriz ve dönüşüm ortamında nasıl bir anlam taşıyor?
D.Y.: Bugün aslında yalnızca yaşadığımız coğrafyada değil, bütün dünyada genel olarak bir krizden bahsedebiliriz. Bu kriz de sınırlarla başlıyor ama sınırlar bugün yalnızca politik, coğrafi ya da mekânsal değil. Sınırlar kimlikle ilişkili, varoluşla ilişkili, psikolojiyle, insan ilişkileriyle, teknolojiyle ve doğayla… Aslında bütün sınırların bir noktada tarif etme özelliği var ama bir şey tarif ederken bazen baskıcı olabiliyorlar. Dolayısıyla sanatın burada en önemli özelliği sınırları yalnızca görünür hale getirmek veya işaret etmek değil, bu sınırları sorgulamak, eğmek, bükmek, değiştirmek, kimi zaman biraz daha görünmez hale getirmek, sanatın da en büyük sorumluluklarından biri diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu yıl da bu nedenle başlığa “Sınırlar ve Olasılıklar” dedim. Çünkü sınır dediğimiz yerde bir eşikten ve bir temastan bahsediyoruz ve eşiğin olduğu her yerde yeni potansiyeller, yeni olasılıklar da görmek anlamında sanatın bize yol gösterici bir özelliği var.
Genç sanatçıların işlerinde en çok hangi toplumsal ya da duygusal eğilimleri fark ediyorsunuz? Bu eğilimler bize ne söylüyor?
D.Y.: BASE’in en önemli özelliklerinden biri, evrensel anlamda sanatçıların neye baktıklarını, neyi işaret ettiklerini, hangi meseleler etrafında dolaştıklarını ve özellikle sanat üretiminde kullandıkları dilin aslında ne kadar birbiriyle kesiştiğini göstermek. Özellikle son dönemde dünyadaki aciliyet taşıyan meseleler sanatın elbette konusu; teknoloji ve doğa arasındaki gerilim veya yine sınırlar diyebiliriz ya da toplum ve kimlik arasında benlik, psikoloji, kent, kamusal alan, özel alan gibi daha çok toplumsal boyutlarıyla ele aldıkları bir takım kavramlar, daha yaşamsal dinamikler üzerinden ele aldıkları meseleler, kimi zaman daha içsel, daha psikolojik, düşsel ve düşünsel alanlarda metaforlar ve semboller aracılığıyla ele alınan kavramlar var.
Sosyal ve toplumsal kavramlara değinecek olursak kimlik en öne çıkan kavramlardan biri, özellikle toplumsal cinsiyet meselesi ya da kent yıkım, doğa tahribatı, kentsel dönüşüm gibi meselelerin de öne çıktığını görüyoruz.
Şebnem Sungur, Suda Çözünen Kelimeler, 2025, Enstelasyon, Pleksi 92x92 cm, 30 adet cam vazo 8x6x6 cm, mürekkepli su
Base 2025’e seçilmek sizin için ne ifade ediyor? Bu süreçte sergilenen eserinizin görünürlüğü ya da aldığı geri dönüşlerin sizin sanat pratiğinizi nasıl etkileyeceğini öngörüyorsunuz?
Şebnem Sungur: BASE 2025’e seçilmek yeni mezun bir öğrencinin kendisini nerede göstereceğinin kaygısına kapıldığı, boşlukta hissettiği bir dönemde eserlerini sanat profesyonelleri, koleksiyonerler ve sanatseverler ile buluşturabileceği destekleyici, koruyucu bir platformda olmanın gücünü hissettiriyor.
Bu sene daha önceki senelere oranla daha fazla sanatçının seçilmesi, sergileme alanının daha büyük bir alana yayılması, sergi öncesi tanıtımların sıklığı, açılışta çok değerli kişilerle tanışmak ve onlara eserlerimizi birebir anlatma fırsatı bulmak ve geri dönüşlerini almak bundan sonra ki üretimlerimiz için büyük bir motivasyon kaynağı oluşturduğunu söyleyebilirim.
Reyhan Mente & Batınay Ünsür, Sonu Gelmeyen Bir Varış, 2025, Video, 1’05’’, 2160 x 3840, 3+2 AP
BASE’de daha önce yer almış sanatçıların yeni üretimlerini bir araya getiren Baselected 2025 seçkisinde video enstalasyonu ve fotoğraflarınızla yer alarak daha önceki Base deneyiminizi bir adım öteye taşıyorsunuz. Dünden bugüne BASE’in kariyerinize ne gibi etkileri olduğunu söyleyebilirsiniz?
Reyhan Mente: BASE’i genç sanatçıların üretimlerini görünür kılabildiği ve aynı dönemde üreten kişilerle bir araya gelebildiği bir buluşma alanı olarak görüyorum. Türkiye’de sanatçıların başlangıç döneminde farklı çevrelere ulaşma imkânı hâlâ oldukça sınırlı olduğundan, bu tür platformlar çoğu zaman yalnızca işlerin sergilendiği bir alan değil, aynı zamanda üretimlerin nasıl bir çeşitlilik içinde yer aldığını görmeye imkân veren bir ortam da yaratıyor. Bu açıdan BASE’in etkisini kişisel bir kariyer adımı olarak tanımlamaktan çok, içinde bulunduğumuz sanat ortamına dair daha geniş bir perspektif sunan bir deneyim olarak değerlendiriyorum. Farklı disiplinlerden genç sanatçıların bir araya geldiği seçkiler, tek tek bireylerin yolculuğundan çok, o dönemin genel üretim atmosferine dair bir fikir veriyor. Dolayısıyla BASE, benim için daha çok bu ortak zemini görmek, benzer dönemlerde çalışan sanatçılar arasındaki ilişkilenme biçimlerini fark etmek ve kendi üretimimi daha geniş bir bağlam içinde düşünmek açısından anlam taşıyor.
BASE 2025 Jüri Üyelerinden Necmi Sönmez ve Gürbüz Doğan Ekşioğlu
BASE 2025’in jüri üyelerinden biri olarak genç sanatçıların başvurularını değerlendiriyorsunuz. Sizce günümüz genç sanatının en dikkat çekici yönleri neler ve BASE, bu üretimleri desteklemede nasıl bir rol oynuyor?
Necmi Sönmez: Günümüz genç sanatçıları, daha önceki kuşaklardan farklı olarak, daha fantastik, gerçeklik sınırlarını arkada bırakmış, alabildiğine kişisel mesajlar yüklü çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Onların bu eğilimlerinin ülkemizde uzun süreden beri hakim olan "tekinsiz" politik, sosyal ve ekonomik ortamla yakından bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Öylesine anlaşılmazlıklarla, sıkışıklıklarla ve açmazlarla dolu bir sürecin tanıklığını üstleniyoruz ki, bu eğitim süreci içinde olan sanatçı adaylarını da etkiliyor. Onların çalışmalarını incelerken özellikle dikkatimi çeken referans aldıkları kaynakların çok katmanlı olduğuydu. Masallardan kurgu hikâyelere, eski zaman söylencelerinden aşk şiirlerine kadar çok farklı kaynaklardan beslenerek üreten genç kuşaklar tuhaf bir şekilde acaba bu kavram ve konularla benden önce başkaları ilgilenmiş mi, neler yapmışlar sorularını sormuyor. Onlar için önemli olan şimdiki zamanda kendi üretimleri.
Base kurulduğundan beri bugünün eğilimlerini ortaya çıkaran bir kurguya sahip. Genç sanatçılara verdiği görünür olma desteği önemli. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu gençlerin son derece sınırlı bir kesimi yirmi yıl sonra da çalışmaya, üretmeye devam edecek. Bugünden bakıp geleceği görmeye çalışmak bence sağlıklı bir eğilim değil. Bugünü, olduğu gibi, kabul ederek gençlerin bakış açılarına yakınlaşmamız, onları yargılamadan işlerini bakmamız ve samimi bir şekilde "eline sağlık" dememiz önemli.
Gürbüz Doğan Ekşioğlu: BASE’de jüri üyesi olmaktan büyük bir gurur duydum. Grafik tasarım alanında üretilen işleri genel olarak zayıf buldum; el yapımı üretimlerin azlığı ve teknolojik araçlarla yapılan işlerin birbirine benzer bir izlenim vermesi dikkatimi çekti. Buna karşın, günümüz genç sanatçılarının malzemeyle üretilmiş güncel işlere yönelmesi sevindiriciydi.
Her dönem kendi sanatını ve sanatçılarını yaratır. BASE’e katılan ve işleri sergilenen genç sanatçıların arasından gelecekte önemli isimlerin çıkacağına inanıyorum. Hepsine başarılar diliyorum.
Röportaj: İhsan Sarıyer
Yazı ve Fotoğraflar: İhsan Sarıyer
Üç Ayaklı Kedi'nin Öne Çıkanları
Ayın Öne Çıkan Sergileri: Ekim 2025
Londra Sanat Rotası: Eylül 2025
Sanatçıların Tatil Rutinleri
5. Autostrada Bienali'nin Ardından: Balkanlar'da Sanat
Yorum yapmak için tıklayın