Bir şehir düşünün. Her sokağı, duvarları, direkleri, levhaları, çöp kutuları, dükkan kepenkleri kısaca şehrin dört bir yanı rengarenk şaheserlerle dolu. Her biri tek tek sanat eseri özellikle bazıları var ki gece çizip sabah ortadan kayboluyor. Ardında nice imzalar bırakıyor. Yaptıkları eser artık onlara değil şehre ait oluyor. İşte bu heyecan dolu sanat akımına grafiti diyoruz. Evet efendim eski çağlardan günümüze kadar gelen, sanat olup olmadığı sürekli tartışmaya açılan bir akımdan bahsediyorum.
Öyle ki bu tartışmalara en güzel cevap günümüzde grafiti, sokak duvarlarında sergilenmekle kalmayıp, sanat galerilerinde de yerini alması oluyor. O galerilerden biri Labirent Sanat, Beyoğlu'ndaki yeni mekanında 14 Kasım’a kadar Grafiti sanatçısı olan Reach Geblo’nun ‘’Alegorik Teşhis’’ adlı ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Alegorik Teşhis sergisi; herkese ait olan, herkesin görmekte özgür olduğu fakat üretim sürecine yabancı oldurulan hali sergiliyor. Reach Geblo, sokaktaki özgür ve eş zamanlı kısıtlı alanı sergi mekanına taşıyor. Sergideki tüm portreler tanıdığı, bir şeyler paylaştığı arkadaşlarının portreleridir. Portrelerin üzerlerindeki mavi ve kırmızı renkler birer renk değil, tüm sokak deneyimini yaşarken önce sesiyle uyaran sonra da grileri bozmayı yasaklayanın ışığıdır.
Hadi Reach’i daha yakından tanıyalım :
1. Karantina süreci senin sanatına nasıl ilham oldu? Neler ürettin? Onlardan biraz bahsedebilir misin?
Karantina sürecini atölyemde geçirdim. Sanatıma ilhamdan ziyade bu süreçte biraz daha nasıl hareket etmem gerektiğini sorguladım. Aslında çok uzun bir süre sergi için hazırlandım. Sergideki işleri ürettim diyebilirim. Karantinadan önce bir çoğu hazırdı zaten ama geçirdiğim süreçte tekrar üzerine yoğunlaşıp bazı elediğim çalışmalar oldu.
2. Grafiti hayatına nasıl girdi? Grafiti'yi adlandıracak olsan ona ne derdin? Grafitilerin genellikle neler anlatıyor? İstanbul sokaklarında işlerin var mı?
Grafitinin hayatıma girmesine abim biraz vesile oldu ve başladığım dönemde bir oyun çıkmıştı piyasaya o oyunla beraber şekillendi diyebilirim.
Grafiti zaten sokak sanatı içerisinde değerlendiriliyor, yaptığım eylem de sokakta olduğu için herhalde yine öyle adlandırırdım.
Grafitiler genellikle biraz daha alt kültür içerisinde kendini belli ediyor yani bir graffitici bir başka bir grafitici için üretiyor, ana amaç iz bırakmak olduğu için ‘‘Ben Buradayım’’ mesajı var. Grafiti daha çok tipografik öğeleriden oluştuğu için çok fazla bir şey anlatmayı amaçlamıyor, bu yerine göre değişir.
Evet genel olarak zaten İstanbul’da üretimlerime devam ediyorum. İstanbul’un çeşitli yerlerinde de boyamaya çalışıyorum.
3. Grafiti ile ilgili tavsiyeler verecek olsan neler verirsin?
Benim tavsiyem her zaman bol pratik olmuştur bir alanın üzerine ne kadar zaman harcarsınız o iş kadar gelişir. Bu grafiti içinde böyle, bol bol pratik gerekiyor ve olabildiğince teknik ve teorik bilgi sahibi olmakta gerekir.
4. Türkiyede sanata ilgiyi nasıl değerlendiriyorsun?
Türkiye’de çok az bir kesimin gerçekten sanat hakkında bilgi sahibi olduğunu ve ilgili olduğunu düşünüyorum.
5. Sanatçı olmak isteyen genç yeteneklere neler önerirsin?
Henüz ben de genç bir sanatçı olduğum için çok fazla bir şey söyleyemem. Bol pratik ve araştırma süreciyle kişinin ve işlerin olgunlaşabileceğini düşünüyorum.
6. Digital sergiler hakkında ne düşünüyorsun?
Zaten tamamen sanal bir ortamda işlerimizi sergiler olduk karantina sürecinde, Instagramı ben dijital sergi alanı gibi değerlendiriyorum, Dijital sergiler de yine bir bütünlük oluşturması açısından önemli olabilir. Ama tercihim bir sergi varsa gidip o mekanda, o alanda bıraktığı etkiyi deneyimlemeyi tercih ederim.
7.Dünyanın önde gelen grafiti sanatçılarından kimleri beğeniyorsun?
Dünyada bu alanda çok fazla isim var saymakla bitmez. Hepsi çok farklı teknikle üretiyorlar işlerini, çok farklı hareketle üretiyorlar. Başlıca Etam Cru, Aryz, Demsky, İnti, diyebilirim.
Türkiye’den de Wicx, Murys, Nuka, Leo, Hure, Eskreyn, Max ve saymakla bitiremeyeceğim birlikte üretim yaptığım değerli sanatçılar var.
8. Alegorik teşhis'ten biraz bahsedebilir misin? Nasıl ortaya çıktı? Sen de neler hissettirdi?
Alegorik geçiş sergisini yaklaşık bir yıldır planlıyorduk zaten Seda Yavuz ve Gülben Çapan’la beraber sergi üzerine konuştuk. Benim için çok değerli insanlar onlar olmasaydı sergi olmazdı sanırım. Hali hazırda üretimde olduğum bir seri vardı bu seriyle bir sergi açmak istedim. Uzun süredir yaşadığım deneyimlerle hareket edip bir sergi yapmak istiyordum Alegorik Teşhis’te böyle oldu.
Bu benim ilk kişisel sergim benim için eksik kalan yanları da var tabi ama olabildiğince elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım bu süreçte benim için önemli ve ilk olduğu için de yeri ayrı olacaktır her zaman.
9. Bu dünyaya ne bırakıp gitmek istersin?
Herkes Dünya’da iz bırakmak ister ben de bu şekilde iz bırakmak istiyorum. Eserlerimle ve yaptığım çalışmalarla bırakabilirim sanırım.
10. Sanat sanat için mi yoksa sanat sokak için mi?
Bu soru biraz yaptığımız işi gösteriyor, biz sanatımızı sokakta icra ediyoruz ve sokağa bırakıyoruz. Bu iki tercih arasında değerlendirecek olursam sanat sokak için oluyor sanırım, ama sanat sokak için veya sanat sanat için değil; SANAT BENCE HERKES İÇİN OLMALI.
Yazı ve Fotoğraflar: Fulden Karayel
Bir Şehirde Sanatın Evrenselliği Yankılanıyorsa, O Gün 19. Contemporary Istanbul Günüdür!
bir ay önceCaeli’de Alice’inizi Keşfetmenin Tam Zamanı Mı Dersiniz?
3 ay önceHayatınızdaki İzleri Bu Sergide Keşfetmeye Var Mısınız? | Yazan Fulden Karayel Okumuş
4 ay önceTesadüfün Sanata Dönüştüğü Yer: Olafur Eliasson’un İstanbul Boğazı’ndaki Sergisi | Yazan Fulden Karayel Okumuş
4 ay önceMücevher Tasarımcısı Ali Rıza Akdolu'nun Aliens Heykellerinin Sırrı 1 Milyon Yılda Mı Gizli? | Yazan Fulden Karayel Okumuş